İtalya son zamanlarda birçok gencin uğrak noktalarından biri oldu. Tabi bu kapsamda geziturları bir hayli sıklaştı.
Geleneksel hale getirdiğimiz sınav sonrası gezmelerini bu sefer yurt dışından bir şehregerçekleştirecektik. Bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyor sınavların bitmesiyle rüyalarımakonu oluyordu. Heyecanlanmamın temel nedenlerinden biri de ilk defa yurt dışına çıkmamdı.Farklı kültürler görüp farklı insanlarla tanışmak çok hoş bir duygu olsa gerek! Bu düşünce beni hem yerimde durmama engel oluyor hem de azıcık korkutuyordu. Çünkü yabancı dilimin yetersiz olmasından orada anlaşamamaktan hayalini kurduğum gezinin hüsranla sonuçlanmasından korkuyordum.
Büyük gün gelip çatmıştı. Evimden hızlıca hazırlanıp çıkmıştım. Yoldaşımın babası bizi havaalanına bırakacaktı. Talihsizlikler bizi buluyor serüven başlamadan az kalsın bitiyordu. Uçağa yetişmek için çok hızlı gidiyor ve kuralları çiğniyorduk. Bunun akabinde emniyet görevlileri bizi durdurmuştu. Eyvah! Hem uçağa geç kalmak üzereydik hem de yüklü bir meblağ da ceza yemek. Neyse ki anlayışlı bir görevliye denk gelmiş ve durumun izahatı üzerine bizi hemencecik salıvermişti. Talihsizlikler biter mi hiç ? Bizim sorumsuz arkadaş gerekli iki unsuru arabada unutmasıyla bir daha gerginlik yaşamıştık. Yurt dışına çıkarken sadece gerekli iki şey. Pasaport ve para. Evet bütün telkinlere rağmen yapmıştı yinesorumsuzluğunu. Sonunda binmiştik uçağa benim gibi dakik insanların en nefret edeceği şeydi son dakikada yetişmek. Olsun moral bozmak yoktu yetişmiştik sonuçta.
Gelen anonsla içim kıpır kıpır olmuştu. Kaptanımız prezantabl kişiliğiyle inişe geçtiğimizibize bildiriyordu. Pencere kenarında oturduğum için ne de şanslıyım. Roma’yı üstten izleme şansı bulmuştum. Bulutların içinden geçtikten sonra bütün görkemiyle duruyordu. Evet, muhteşem bir histi bu. Sonrasında Fiumicino Havaalanına iniş yaptık. Havaalanı çok büyük olmamakla beraber tarihi Roma dokusunu yansıtıyordu. Ama ne yalan söyleyeyim İstanbul Atatürk Havaalanı kadar modern değildi. Fiumicino, şehir merkezine 50 km uzaklıkta bir yerdi. Ulaşım ise taksi ve otobüslerle sağlanıyordu. İlk gidecek olan otobüse bilet aldık.Çünkü zaman aleyhimize işliyordu. Dört günlüğüne gelmiştik ve birinci günün yarısı yolda geçmişti. Otobüsten indik şehrin tam göbeğinde Roma Termini’deydik. Otelimiz burdan iki durak ötedeydi. Aslında planımız yürümek üzereydi ancak baharın aniden gelen yağmurlarıyla metroyla gitmek zorunda kaldık. Metrodan çıktığımızda yağmur halen şiddetini sürdürüyordu. Ve adresi bulmakta zorluk çekiyorduk.
O yağmurda Türkiye’de dışarda çok az kişi görülürken Romalılar yağmura aldırmadan hayatlarını olağan akışıyla sürdürüyordu. Öyle ki köpeğini yürüyüşe çıkaran bile vardı. Ona yaklaşıp utangaçça sorduk adresi. Sorduk sormasına da hiç böyle bir tepki beklemiyorduk. Hepimiz birbirimize baka kaldık. Gitmeden önce İtalyanlar, Türklere benzer çok sıcakkanlılardır derlerdi. Ve aynen öyle çıktı. Kenditelefonunu çıkardı ve oteli arayıp tam açık adresi öğrendi. Bu da yetmedi yağmurda bize otelin kapısına kadar eşlik etti. Hepimiz bu tavır sonrasında şok olmuş bildiğimiz bütün dillerle teşekkür etmiştik. Çünkü fazlasıyla hakediyordu. Otele yerleştikten sonra otel görevlisi Roma hakkında kısa bir brifing verdikten sonra gezmeye hazırdık.
Güneş tam batarken oluşan o kızıllık havada hakimdi. Bu yetmezcesine yağmur durmuş tam karşımızdaharika bir gökkuşağı belirivermişti. Bu harika manzarayı izlerken dünyadan irtibatı kesmiştik.Çocuklar gibi mutluyduk. Güneşin batmasıyla hayata geri dönmüş ve acıktığımızı farkettik.İtalya’ya gelmiştik ne yenirdi ki ? Bu soru çok zor olmasa gerek. Dünyanın neresine giderseniz gidin İtalya denince akla pizza gelirdi. Evet pizza. Bol domates soslu ve mozzarella peynirli kocaman bir margherita . Fesleğen sosunu da unutmayın! Öyle pizza mı olur demeyin. Bende yemeden önce öyle diyordum salam, sosis, sucuk olmadan pizza mı olur diye. Yedikten sonra onların sadece doyurmak için konduğunu anladım. Hamuruna da ayrı birparantez açmak istiyorum. O kadar ince açıyorlar ki sanki lahmacun yer gibi, dür ye! Türkiye de genel anlamda Amerikan vari pizzalar yapılıyormuş bunu araştırdıktan sonra öğrendim.
Restoran -İtalyanca ristorante- bizim kahkalarımızla yankılanıyordu. Futürsuzca konuşuyor ve birbirimizle makara yapıyorduk. Nerden bilebilirdik ki hemen yanımızda Türkçe bilen birinin olduğunu ? Yanımıza yaklaşıp ‘Bende size eşlik edebilir miyim?’ diye sorunca utangaç bir tavırla memnuniyetimizi belirttik. O kadar hoşuna gitmiş ki bizim konuşmalarımız bizletanışmak istemiş. Yeni grup arkadaşımız İran vatandaşı Ankara da eğitim almış böylece Türkçe öğrenmiş. Doğrusunu söylemek gerekirse benden daha iyi Türkçe konuşuyor diyebilirim. Koyu bir sohbetten sonra yarın gezmek üzere sözleşip otellerimize gittik..
Yazının devamı ilerleyen günlerde gelecek,takipte kalın! Yorum olarak düşüncelerinizi paylaşırsanız seviniriz!!